Kayıtlar

Resim
HANGİMİZ DEĞİLİZ Kİ… YABAN DİYARLARDA YABANCI          “Siz Tanrı’sınız, ben Tanrı’yım ve groklayan her şey Tanrı’dır.”             Stranger in a Strange Land , dilimize çevrilen ismiyle Yaban Diyarlarda Yabancı yukarıdaki afili cümleyle kendisine okuyucu arıyor. Nasıl? Etkilendiniz mi? Ben pek etkilenmemiştim. Neyse…             İthaki Bilimkurgu Dizisi’nin 40. kitabını biz seriyi takip edenler büyük bir heyecanla bekliyorduk. Çünkü Türkiye’de yayımlanan en uzun soluklu(kitap sayısı bazında) bilimkurgu dizisinin sahibi olan sevgili İthaki çalışanları kırkıncı sayı için bize “çok önemli” bir kitap sözü vermişlerdi. Bu kitap nihayetinde Yaban Diyarlarda Yabancı olarak açıklandı. Dolayısıyla hepimiz sevindik, mutlu olduk, koştuk ve kitabı aldık. Biz İthaki’den bu açıdan razıyız. Bu arada kitabın pek de eski olmayan bir Artemis baskısı da var ama bulabileniz çıkar mı emin değilim.             Kitabın yazarı Robert A. Heinlein ile tanışmamız aslında biraz önce bahsettiğim bu
Resim
MUHTEMELEN YİNE DE VAR DİSKDÜNYA Sonsuz kozmik uzayın, eh, bir yerlerinde durmadan hareket eden devasa bir kaplumbağanın sırtında duran dört filin taşıdığı disk şeklinde bir dünya vardır. Öyle ki bu diskin kenarlarına ulaştığınızda dünyanın öteki tarafına ulaşabileceğinizi düşünebilirsiniz. Ama hayır,   pat diye uzay boşluğuna düşersiniz. İnanmadınız. Hayal etmeye çalışın. Yine mi olmadı? Çok mu saçma? Pekala, siz ne düşünürseniz düşünün böyle bir dünya var. Yine de var. Diskdünya’yı birbirinden bağımsız alt serilerden oluşan 41 kitaplık fantastik türde, kara mizahla bezeli, üstün bir zeka tarafından yaratılmış kurgu evreni olarak tanımlayabiliriz. Bu üstün zeka Sir Terry Pratchett’tır. Yaratıcı, muzir, dahi… Ah, tabii! Başında bir yerlerde “şövalye” de var. 2015 yılında çok sevgili dostu ÖLÜM’le uzun bir yolculuğa çıkan Sir Pratchett, dünyamıza ettiği vedanın ardından yayımlanan “ Çobanın Tacı ”yla birlikte bizlere 41 kitaplık eşsiz ve sahiden benzeri bulunmayan bir küll
İŞTE SAHNE… İŞTE İNSAN             İthaki Bilimkurgu Klasikleri dizisi, 2015 yılından günümüze değin içinde muhteşem eserlerin bulunduğu 42 kitaplık(şu sıralar 43. kitap yayıma hazırlanıyor) bir bilimkurgu seçkisi verdi bizlere. Dizide Dune, Vakıf, Bir Uzay Destanı gibi serilerin yanı sıra Kaplan Kaplan, Çocukluğun Sonu, Yaban Diyarlarda Yabancı gibi efsane tekliler de bulunuyor. Benim üzerine konuşacağım kitap ise dizinin 35. Kitabı: “İşte İnsan”.             İşte İnsan , yazarı Michael Moorcock’a “Nebula En İyi Kısa Roman” ödülünü kazandırmış. Nebula Ödülü ne peki diyenler için kısaca Amerikan Bilimkurgu Yazarları Derneği’nce o yılın en iyi eserlerine çeşitli kategorilerde dağıtılan oscarımsı ödül. Diğerleri de Hugo ve Lotus [1] ... Her neyse. İşte İnsan, yazarın okuduğum ilk kitabı değil. Daha öncesinde Moorcock’un Eternal Champion’u Melribonlu Elric [2] ’in altı kitaptan oluşan fantastik serisini okumuştum. Elric her ne kadar antikahraman [3] çekiciliğe sahip olsa da ki
KURGULARDA GERÇEKLERİ ARAMAK… YA DA DOĞRULARI LUCKY STRIKE             2016 yılı okuma listemdeki birçok güzel kitap ve seri içinde yeri ayrıca değerli olan bir yazar vardı: Ursula K. Le Guin [1] . O sene Ursula teyzemi okuyacaktım fakat ben kendisini Yerdeniz [2] serisiyle bildiğimden yazarlık orijininin aslında bilimkurgu olduğunu bilmiyordum. Bilmiyordum ama çok şükür Google [3] var ve ona istediğinizi sorabiliyorsunuz, ilginç olansa size istediğinizi vermesi. Her neyse. Google’dan Ursula teyzemin tonla kitabı olduğunu, bunların önemli bir kısmının ise bilimkurgu türünde olduğunu gördüm. Bir kere “Mülksüzler [4] ” gibi bir “ağır abi”yi nasıl gözden kaçırmışım, inanılmaz. O sene sanıyorum Mülksüzler, Yerdeniz ve bir ya da iki başka kitabını okudum. Fakat okumak istediğim başka kitapları da vardı teyzemin. Özellikle Hainli Döngüsü [5] , Batı Sahili Yıllıkları serisi [6] , Metis Bilimkurgu Seçkisi [7] içinde olan kitaplar ve Vahşi Kızlar gibi kısa romanlar…            
YOLUN SONU-SONUN BAŞLANGICI ZAMAN ÇARKI-DÜNYANIN GÖZÜ                   “ Zaman Çarkı döner ve çağlar gelip geçer; ardından efsaneye dönüşen anılar bırakır.” Bu cümlenin ardından hep “Efsaneler solup söylenceye döner; söylencelerse, ortaya çıkmalarını sağlayan çağ geri döndüğünde çoktan unutulmuş olur” sözleri gelir. İşte bu yazıyı anıların efsaneye dönüştüğü çağda, yaşanılanlar, sonradan söylence olup unutulmasınlar diye yazıyorum. Bendeniz Rut, bu yazının yazanı… Çark! Zaman Çarkı. Bu on beş kitaplık devasa seriyle tanışalı yaklaşık beş yıl oluyor. Beş yıl… Peki beş yıllık süre boyunca Çark’ta geçen bir paragraf yazı okudum mu, cevabım koca teessüflü bir hayır. Hemen göz devirip kızmayın ya da benim yapabileceğim gibi küfretmeyin. Bu durumun birkaç sebebi var. Gelin isterseniz Zaman Çarkı’nın ilk kitabı Dünyanın Gözü’nü konuşmaya başlamadan biraz geçmişe dönüp nasıl bu noktaya gelmişim, bütün sempatinizi de yanımıza alarak yâd edelim. Sene 2013, yaz, mezun ve işsizim.