YOLUN
SONU-SONUN BAŞLANGICI
ZAMAN
ÇARKI-DÜNYANIN GÖZÜ
“Zaman Çarkı döner ve çağlar gelip geçer;
ardından efsaneye dönüşen anılar bırakır.” Bu cümlenin ardından hep “Efsaneler
solup söylenceye döner; söylencelerse, ortaya çıkmalarını sağlayan çağ geri
döndüğünde çoktan unutulmuş olur” sözleri gelir.
İşte
bu yazıyı anıların efsaneye dönüştüğü çağda, yaşanılanlar, sonradan söylence
olup unutulmasınlar diye yazıyorum. Bendeniz Rut, bu yazının yazanı…
Çark!
Zaman Çarkı. Bu on beş kitaplık devasa seriyle tanışalı yaklaşık beş yıl
oluyor. Beş yıl… Peki beş yıllık süre boyunca Çark’ta geçen bir paragraf yazı
okudum mu, cevabım koca teessüflü bir hayır. Hemen göz devirip kızmayın ya da
benim yapabileceğim gibi küfretmeyin. Bu durumun birkaç sebebi var. Gelin
isterseniz Zaman Çarkı’nın ilk kitabı Dünyanın Gözü’nü konuşmaya başlamadan
biraz geçmişe dönüp nasıl bu noktaya gelmişim, bütün sempatinizi de yanımıza
alarak yâd edelim.
Sene
2013, yaz, mezun ve işsizim. Vaziyeti ahvalim kısaca böyleyken zamanımı anime
ve dizi izleyerek geçiriyorum. Hava geçen zamanla yavaştan soğurken, mevsim
bende de kitap okumaya dönüyor. Kitap okumak, o zamanlar benim için fantastik
kurgudan ibaret olduğundan yolum Eddings’in Elenium[1]
evrenine düşüyor. Elenium o denli güzel ki, kitaplar beni kesmiyor ve internette
seri üzerine araştırma yapmaya başlıyorum. Forumlara takılıyorum, yorumlar
okuyorum, okudukça başka serileri öğreniyorum. Ve bu böyle devam ediyor.
Diğer
serilerle ilgili yazıları okudukça coşuyorum, coştukça da kafamda bir amaç
beliriyor. İşsizim, boş gezenim ve kafamda oluşan amaç mevcut durumumda aşırı
cazip geldiği için kararımı veriyorum. Beni meşgul edip sonuna değin takip
edeceğim, beni hayata bağlayacak o gayeyi haykırıyorum: “Korsanlar Kralı
olacağım!”[2]
Gidişat
sıkıcı diye küçük bir “münin latifesi” yapmamı görmezden gelirseniz amacımı
açıklayayım. O zamanlar kafamda oluşan fikir Türkçe basılan bütün fantastik
kurgu kitaplarını okumak ve elimden geldiğince toplayıp düzgün bir kitaplık
oluşturmaktı. Sonradan fikrin ilk kısmı “hepsini okumak”ın mümkün olmadığını
görüp amacı “bütün kitapların olduğu düzgün bir kütüphane”ye dönüştürdüm. Fikir
ve amaç hala yaşıyor.
Konuyu
dağıtmadan devam edeyim. Forumlarda serileri incelerken az çok bilgi sahibi
olduklarımdan “şunu şimdi okuyayım, bunu sonra okurum” diye okuma listelerimi
şekillendirirken elimde ne yapacağımı bilmediğim bir Zaman Çarkı kalmıştı. Çark
o sıralar çok tartışılıyordu, çünkü son kitap olan Işığın Anısı basılmıştı ve
kitap yazarı tarafından değil Brandon Sanderson[3]
eliyle yazılmıştı. İnsanlar Sanderson’a şüpheyle yaklaşsa da adamımız işin
altında kalmadığı gösterdi, Çark son kez dokudu ve nihayetlendi. Bunu neden
yazdım, şu yüzden: Her fantastik kurgu serisinin kendisine has okuyucu kitlesi
vardır ve okuyucu kitlesi size kitabı-kitapları okumadan önce istemediğiniz
kadar bilgi verebilir. Örneklendirmem gerekirse Potterhead[4]’ler
anlamsızca ve çoğu zaman körü körüne Harry Potter evrenine bağlıdır. Serilerine
normalde kötü laf ettirmezlerdi ama Rowling sağ olsun bu durumdan vazgeçtiler.
Yüzüklerin Efendisi için herkes –ben her ne kadar katılmasam da- “fantastiğe
giriş 101” der. Kara Kule[5]
okuyucuları belki de en gerçekçi olanlarıdır. Seriyi ya seversin ya nefret
edersin der ve kestirip atarlar. Ben ikinci kısımdayım bu arada.
Peki
ya Çark okuyucuları? Çark için okuduklarım her zaman, kısaca şu şekildeydi:
“Zaman Çarkı okumak isteyen dışarda bıraksın bütün fantastik kurguyu”. Ne demek
istediklerini de şöyle açıklıyorlardı. Bizim okuduğumuz kitaplar o kadar sağlam
ki, Çark dönüp dokumaya başladığında, sonrasında okuyacağınız her kurgu size
yavan gelecek. Sevdiğiniz serilere çok abartmışım diyeceksiniz. En iyiler
gözlerinize eh olarak gözükecek. Gözünüz korktu mu? Benim o günlerde korkmuştu
fakat büyülenmiştim de.
Böylece
o zamanlar yaptığım okuma listelerinde Zaman Çarkı’nı son sıraya koydum.
Okumak, görüp dolaşmak, yaşamak istediğim dünyalar, efsaneler, seriler vardı.
Riski göze alamazdım. Almadım da. Ve Çark’ı geleceğe bıraktım. Buluşacağımız o
güne kadar bağlarımızı hiç koparmadım, adını her daim andım fakat zamanı
gelmeden de elimi sürmedim.
Çark’ın
dönüp beni desenine katacağı günü bekledim. Bunun fantastik edebiyat için yolun
sonu olduğunu bilmeme rağmen bekledim. Fakat telaşlanmayın, her sonun bir
başlangıcı vardır.
DÜNYANIN
GÖZÜ
Hayatınızın önemli bir kısmında, aslında hakkında pek de
bir şey bilmediğiniz bir kitap serisini okumayı planladığınızı düşünün. Zaman
geçtikçe artan heyecanınızı, acaba beklentimi karşılayacak mı endişesini, ilk
kitaptan yarım bırakır mıyım korkusunu…
Zaman Çarkı serisinin ilk kitabı olan Dünyanın Gözü’nü
okumaya bu ve benzeri duygu ve düşünceler eşliğinde başladım. Başladım ve
bitirdim. Yani etkileyici olsun diye ilk kitaptan bırakır mıyım korkusu yazmıştım
ama şükürler olsun, öyle üzücü bir sonla karşılaşmadım. Kitapta aradığım,
beklediğim, umduğum her şeyi fazlasıyla buldum. O yüzden kitabın konusuyla
ilgili yazıya başlamadan önce demeliyim ki; ben senden razıyım Robert Efendi,
Işık da senden razı olsun.
Yazarımızı ışıklar içinde ebedi istiratgahında bırakıp
kitaba dönelim isterseniz. Dünyanın Gözü, sekiz yüz sayfalık dev bir kitap.
Baştan kararlaştıralım, serideki her kitap ortalama bu kadar sayfaya sahip.
Türe yabancı olanlar için göz korkutucu olabilir fakat fantastik kurgu
yazarları, eserlerinde “dünyalar yaratıp, dünyalar yok eder”ler. Dolayısıyla
türün okuyucuları olarak sayfa sayılarından çok; kitap sürükleyici mi, hikaye
kesintisiz bir biçimde akıyor mu, karakterlerle kendimizi özdeşleştirebiliyor
muyuz, anlatınlar ne kadar özgün, özgün olmasına özgün ama acaba evren kendi
içinde tutarlı mı… gibi daha klasik ancak olmazsa da olmazlarla ilgileniyoruz.
İlgilendiğimiz konularla değerlendirirsem net bir biçimde söyleyebilirim ki;
Dünyanın Gözü’nün sürükleyici, akıcı ve olabildiğince gerçekçi bir hikaye
anlatımı var. Sayfa sayılarının size ket vurmasına izin vermeyin ve gidip daha
kalitelisini bulamayacağız bu kitabı-kitapları okuyun. Pişman olmayacaksınız. Olursanız
da… eh, “Çark dilediği gibi dokur.”
Kitabımız her büyük efsanenin başladığı gibi; önemsiz
insanların yaşadığı önemsiz bir mekanda, bir bahar şenliği arefesi “köye gelen
afili yabancılar”ın küçük kahramancıklarımızı kurtarmasıyla başlıyor. Köye
gelen bu afili yabancılarımız Aes sedai Moiraine ve kendi yeminli muhafızı Lan’dir.
Yardım ettikleri kahramancıklarımız ise Rand al’Thor, Matrim Cauthon ve Perrin
Aybara… Bu üç arkadaş, üç delifişek, Emond Meydan’ı adlı köyde görece çılgın
bir hayat yaşarken; onlara bir Aes sedai ile yolculuk yapacaklarını, dahası Tar
Valon’a gidip yazgılarını öğreneceklerini söyleseniz, kuvvetle ihtimal üçünden
de aynı anda “Işık beni yaksın” tepkisini alırdınız. Aldığınız ve alacağınız tepkinin bir önemi
olmayacak çünkü bu üç gencimiz gerçekten de yazgılarını öğrenmek zorunda
kalacaklar ve Aes sedai Moiraine’nin peşinden Aes sedai yurdu Tar Valon’a
gideceklerdir. Hikayemizin başlangıcı tam olarak böyle olmasa da buna yakın.
Spoiler vermeyi düşünmediğim için dolaylı ve çarpıtılmış bir şekilde devam
edeceğim.
Fantastik kurguların alemeti farikası “yolculuk” bölümüne
geçmeden grubumuza dahil olan diğer karakterlere de kısaca değineyim. Köyde
bahar şenliği zamanı olduğundan bahsetmiştim. Bu şenliğe bir Aşık olan Thom
Merrilin efendi de geliyor. İşler şenlikten başka bir duruma evrilince,
sebebini ancak Çark bilir, kendisi de gruba dahil oluyor. Bir de Rand’ın
sevgilisi pozisyonundan, benim pek sevmediğim Egwene kızımız var ama o çok da
önemli değil. Emond Meydan’ından yola çıkan yediliye daha sonradan yetişen
köyün Hikmet[6]’i,
Egwene’nin hocası, üç delikanlının korkulu rüyası, Çark okuyucularının gülü
Nynaeve al’Meara katılıyor. Böylece Çark dönüyor, desenini oluşturmaya devam
ediyor… ilmeklerin ruhu bile duymadan.
Kitabı okurken dikkatimi çeken, diğer serilerden farklı
diyebileceğim bir iki küçük noktayı paylaşmak istiyorum. Öncelikle daha önce
okuduğum hiçbir seride üç ana karakter aynı yerden çıkmamıştı. Normalde ana
karakterin başına bir iş gelir, sorunun çözüme bağlanması için uğraş verilir,
kahraman karizmasıyla etrafına başka karakterler çeker ve yolculuk böyle devam
eder giderdi. Dünyanın Gözü’nde ise hikaye anormal bir şekilde başlıyor. Rand,
Mat ve Perrin gibi çocukluk arkadaşı üç Ta’veren(desenin merkezindeki
kişiler)’in aynı köyde, aynı zamanda yaşaması biraz tuhaf kaçıyor ilk bakışta.
Dürüst olmam gerekirse de bana önceleri basite kaçılmış gibi gelmişti. Fakat
ilerleyen bölümlerde karakter geçmişleri gün yüzüne çıkmaya başlayınca bu
durumun basite kaçmak değil, aksine Çark’ın desenini dokurken işleri nasıl
yürüttüğünü anlamanın insan aklıyla mümkün olmayacağına delalet ettiğini fark ettim.
Karakter geçmişleri demişken aslında çok fazla bilgi de öğrenemiyoruz ilk
kitapta. İlk kitaptaki en belirgin karakterimiz olan Rand’ın geçmişiyle daha
fazla bilgi edinsek de diğer karakterler için ser verip sır vermiyor yazarımız.
Belki Moiraine’in yeminli muhafızı Lan’ın kim olduğuyla ilgili çok küçük bir
fikir oluşuyor kafamızda ama hepsi o kadar. Onun dışında dediğim gibi ne diğer
delikanlıların ne de Aes sedai kadınlarının geçmişi açık. Diğer Aes sedai
kadınları dememi spoiler olarak algılamayın. Ekipte tek Aes sedai var, o da
Moiraine sedai. Egwene ve Nynaeve’e Aes sedai demem, tamamen “her kadın Aes
sedai’dir” sözünden ileri gelmekte.
Gerçekten de her kadın özünde bir Aes sedai’dir.
Her hikayede sevdiğimiz, nefret ettiğimiz, keşke
olmasaydın dediğimiz, salak bu çocuk; yemin ederim gerizekalı diye çıkıştığımız
karakterler vardır. Kitabımızda her türden tepki verebileceğiniz karakterler
mevcut. Benim kişisel favorim elbette muhafızımız, Yedikule’nin Efendisi, Dai
Shan al’Lan Mandragoran. Kendisinin dağlara taşlara bir karizması var. Her
hareketi etkileyici olan muhafızımızın sözleri de kılıcı gibi keskin. Normalde
FRP[7]’lerde
şövalye sınıfını sevmem ama Lan bu konudaki ilk göz ağrım oldu. Canı sağ olsun.
Rand klasik esas oğlan duruşunu bozmuyor, ona karşı tavrım nötr. Hakeza
Perrin’e de. Fakat Mat… Mat, kitabın bir numaralı çıkıntı elamanı. Ekibin baş
oyunbozanı, beyin yerine kafasına yün doldurulmuş itici herifin teki. Nynaeve
buna her dakika çemkirse de yine de uslanmaz. Sevmiyorum çocuk seni. Çemkirme demişken grubun diğer çıkıntı
kişisi, köyünün Hikmet’i: Nynaeve. Fakat Nynaeve’in muhalifliği cahilliğinden,
kendisine öğretilenler dışında bir şeyi kabul etmeye diretmesinden ve en
önemlisi kendi sorumluğundaki köyünün gençlerine duyduğu anaç hislerden
kaynaklanıyor. Nynaeve’i civcivlerini kedinin pençelerinden korumaya çalışan
bir anaç tavuk olarak düşünebilirsiniz. Tek fark, yavrularını kedilere değil de
ejderlere karşı savunması. Nynaeve’i seviyorum. Aşık Thom, seride sevebileceğim
karakterlerden olabilirdi ama ilk kitap için biraz silik kaldı. Serinin mizah
yükünü uzun bir süreliğine Mat’e bırakmayı düşünmüyordur umarım. Egwene mi?
Boşverin…
Pekala… Dünyamız, konumuz, olanlar, olacak olanlar… Çark
evreninin özel bir ismi yok. Kurgu türü high fantasy olduğundan yaşadığımız
dünyayla pek benzerliğinin olmadığını söyleyebiliriz kısaca. İnsan toplulukları
krallar, kraliçeler, kabile şefleri ve benzeri kişilerin yönetimi altında
şehirler, kasabalar ve köylerde yaşıyor. Toprağa bağlı yaşamayan “Tenekeci”ler
de var, dünyanın kıyısında ikamet eden gezgin kabileler de. Çeşitlilik çok
anlayacağınız. Kitaptaki en dikkat çekici topluluk tamamı kadınlardan oluşan
Aes sedai birliği. Aes sedai’ler kısaca “tek güç”ü yönlendirip bununla
olağanüstü işler beceren aşırı güçlü kadınlar. “Büyücüler işte, uzatma rut”
derseniz tamamen haklısınız. Çünkü evet, tamı tamına büyücü bu arkadaşlar. Aes
sedai’ler krallıklar ve hükümdarları dahil, evrendeki hemen her şeye gerek
perde arkasından gerekse açıktan müdahale edebiliyorlar. Kadın birliği olması,
taht oyunları çevirmeleri, Tar Valon’daki Amrylin makamı, kehanetleri ve daha
birçok yönüyle bir bilimkurgu efsanesi olan Dune[8]
serisindeki Bene Gesserit kadınlarını akıllara getiriyor Aes sedai’ler. Akıllara
getiriyor ama bak oradan çarpmış diyemiyorum. Çark’ta yüzeysel değinilen,
hikayenin küçük parçaları olarak kullanılan materyaller bilinen başka serilerde
çok önemli rol oynayabiliyor. Hatta kitabı okuyan diğer yazarların “a bak bu
fikir süpermiş, biraz derinleştirsem on numara kitap yazarım” diye ellerini
ovuşturduğunu çok rahat hayal edebiliyorum. Tamamen benim evhamım olabilir pek
tabii ama az önce bahsettiğim “Tenekeci” topluluğu, Kral Katili[9]
serisinin ana karakteri Kvothe[10]’nin
ailesinin dahil olduğu “Edema Ruh[11]”larla
birebir aynı. Seriyi okuyanlar bilir, Kvothe’yi Kvothe yapan Edema ruhudur.
Gibi gibi birçok seriyle, bu tarz benzerlik ilgisi kurdum ben ama burada
bırakıyorum.
İyiliğin olduğu yerde kötülük, ışığın ulaşamadığı yerde
karanlık, sonun bittiği yerdeyse başlangıçlar vardır. Çark efsanesinin büyük
bölümünde de bu zıtlıklar yer alıyor. Efsaneler Çağı’ndan, Dünyanın
Kırılışı’ndan binlerce yıl sonra insanlığın durumu üç aşağı beş yukarı ölmedik
sürünüyoruz modunda. Bu durumun sebebini, Efsaneler Çağı’nda yaşayan
kahramanların, ordularını dağıtıp kendisini de mühürlediği Karanlık Varlık
Shai’tan(bildiğimiz düz şeytan)’ın gün geçtikçe güçlenmesi ve desene karanlık
düşürmesi şeklinde açıklayabiliriz. Son durum o kadar vahimdir ki insanlar
neredeyse geçmek bilmeyen kış mevsimleri yaşamaktadır. Zaten kahramanlarımızın
yolculuğa başladıkları günler de bu bitmeyen kış günlerine rastgelmekte. Işığın
insanları Çark’ın kendilerine çizdiği yolda ilerlerken karanlık da desene
kendince şekil vermek için kahramanlarımızı yolculukları boyunca yollarından
edecek engeller çıkarmayı ihmal etmez. Bu engeller kahramanlarımızı kimi zaman
ayıracak kimi zaman ise güçlendirecektir ama sonlarının ne olacağını kim
bilebilir ki?
Senelerin heyecanı ve beklentisi içinde okuduğum Zaman
Çarkı’nın başlangıç kitabı Dünyanın Gözü, kısaca bu şekilde. Okurken aşırı
coştuğum, çok fena merak ettiğim kısımları uykumdan feragat ederek okumaya
çalıştım. İyi ki de etmişim. Verdiğim emeğin karşılığını fazlasıyla aldığım bir
kitap oldu. Zaten arayı açmadan ikinci kitap Büyük Av’a başladım. O da şu
sıralar iyi gidiyor ama onun yeri burası değil. Kim bilir belki Çark izin
verirse onunla da ilgili küçük bir yazı yazarım.
Arkadaşlarım ve beni az çok tanıyanlar kitap önerisi
vermeyi sevmediğimi bilir. Tavsiye ettiğim bir kitap olmuşsa da o kitaba yüzde
yüz güvendiğim için etmişimdir. Yine risk almadan söyleyebilirim ki; ilk
sayfadan itibaren heyecanla okumak istediğiniz, sürükleyici bir macera
arıyorsanız Dünyanın Gözü size beklentilerinizden fazlasını verecektir. Olur
ya, kitabı yazımdan sonra okumaya karar verip de beğenmez iseniz ne diyebilirim
ki...
…Çark
dilediği gibi dokur…
Açıklama
ve Dipnotlar
Editöryel süreç: Sevgili editörüm yazıyı yazarken her cümleme, her paragrafıma laf attı; olmamış diye düzelttirdi. Bu halini bile beğenmedi ama zaten niye beğensin ki. Neymiş çok romantikmişim, daha iyisini yazabilirmişim. Ya bırak ya.
[1] David
Eddings tarafından yazılmış üçleme. Sir Sparhawk’ın maceraları anlatılır.
[2] Ünlü
manga-anime serisi One Piece’in ana karakteri Luffy’nin nihai amacı belirten söz.
[3]
Sanderson, Brandon, ünlü bir fantastik kurgu yazarı. Zaman Çarkı serisinin
yazarı Robert Jordan vefat edince 12.,13. ve 14. kitapları yazarın mirasına
sadık kalarak yazıp seriyi tamamlamıştır.
[4] Harry
Potter hayranlarının kendilerine taktıkları tuhaf ve itici bir lakap.
[5] Stephen
King tarafından yazılmış yedi kitaptan oluşan fantastik seri. King’in fantastik
türde de kötü yazabilirim görüşünü kanıtlamıştır. Takdir edilesidir.
[6] Küçük
kasaba ve köylerde şifacılık, hava durumu işlerinden sorumlu insanlara verilen
isim.
[7]
FRP(Fantasy Role Playing) Fantastik Rol Yapma.
[8] Frank
Herbert tarafından yazılmış altı kitaplık seri. Bilimkurgunun şahıdır.
[9] Patrick
Rothfuss tarafından yazılmış, olası üçleme. Üçlemenin üçüncü kitabı yoktur.
[10] Kral
Katili serisinin esas oğlanı, kansız ve kızıl saçlıdır.
[11] Kral Katili serisinde belli
bir yere bağlanmadan, o kasaba senin bu şehir benim dolanıp duran müzisyen,
hokkabaz ve bilumum etkileyici insan topluluğu.
Naptın Reis, iyice merak ettim şimdi bu seriyi, gerçi sayfa sayısı gözümü korkutmuyor da değil!
YanıtlaSilMerhaba, mail adresinizi rica etsem verebilir misiniz. Konuyla ilgili sormak istediğim birkaç sorum var. Teşekkürler.
YanıtlaSilMerhabalar resitugurtoprak@gmail.com ya da twitter'dan @itachirut hesabımdan bana ulaşabilirsiniz. İlginiz için teşekkürler.
Sil