MUHTEMELEN
YİNE DE VAR
DİSKDÜNYA
Sonsuz
kozmik uzayın, eh, bir yerlerinde durmadan hareket eden devasa bir
kaplumbağanın sırtında duran dört filin taşıdığı disk şeklinde bir dünya
vardır. Öyle ki bu diskin kenarlarına ulaştığınızda dünyanın öteki tarafına
ulaşabileceğinizi düşünebilirsiniz. Ama hayır,
pat diye uzay boşluğuna düşersiniz. İnanmadınız. Hayal etmeye çalışın.
Yine mi olmadı? Çok mu saçma? Pekala, siz ne düşünürseniz düşünün böyle bir
dünya var. Yine de var.
Diskdünya’yı
birbirinden bağımsız alt serilerden oluşan 41 kitaplık fantastik türde, kara
mizahla bezeli, üstün bir zeka tarafından yaratılmış kurgu evreni olarak
tanımlayabiliriz. Bu üstün zeka Sir Terry Pratchett’tır. Yaratıcı, muzir, dahi…
Ah, tabii! Başında bir yerlerde “şövalye” de var.
2015
yılında çok sevgili dostu ÖLÜM’le uzun bir yolculuğa çıkan Sir Pratchett,
dünyamıza ettiği vedanın ardından yayımlanan “Çobanın Tacı”yla birlikte bizlere 41 kitaplık eşsiz ve sahiden
benzeri bulunmayan bir külliyat miras bıraktı. Ölümünün ardından çalışmalarının
başka Diskdünya kitaplarına kaynak olabileceği konuşulurken; Pratchett’ın kızı
kesin bir şekilde başka Disk kitabı gelmeyeceği açıkladı. Yani, evet elimizde
sadece 41 kitap”çık” var. O yüzden tavsiyem kitapları sindire sindire okumaya
çalışmanız.
Olağan
fantastik kurgu serileri genellikle üçleme tarzında yayımlandığı için 41
kitaplık bir seri okuyucunun gözüne korkutucu gelebilir, farkındayım fakat
seriyle ilgili “güzellik” ya da daha doğrusu kolaylık olabileceğini düşündüğüm
durumlar var. Bu kolaylıklardan ilki; Diskdünya’nın doğrusal bir zaman ve
hikaye çizgisi takip etmemesi. Şöyle ki; serinin ilk iki kitabı olan “Büyünün Rengi” ile “Fantastik Işık” bir Rincewind romanı iken, kronolojik olarak
sonrasında gelen üçüncü kitap bir cadı romanı. Dördüncü kitap “Mort” ise ÖLÜM serisinin başlangıcı…
Burada kitapları okumadan şunu düşünebilirsiniz: “Ne yani, ilk iki kitabın
hikayesini yarım bırakıp başka seriye mi atlayacağız? Sonra onu da yarım
bırakıp başkasına…”. Eh, öyle değil işte.
Disk’in
ikinci güzelliği de külliyattaki her kitabın aslında bir “tekli” olması. Yani
seriye yayımlanmış ilk kitap Büyünün Rengi
değil de 41. kitap Çobanın Tacı’yla
başlasanız muhtemelen hiçbir kaybınız olmayacak. Bununla beraber geçelim diğer
kolaylık olarak düşündüğüm duruma. Diyelim ki Diskdünya’ya başladınız, ilk
kitapları da okudunuz ama ÖLÜM kitaplarını daha çok sevdiniz. Fakat
bakıyorsunuz ki diğer ÖLÜM kitabıyla aranızda üç dört kitap var. Sorun değil.
Vallahi değil. Mort’u okuduktan sonra
gidip doğrudan Tırpanlı Adam’ı, daha
sonra da Ruh Müziği’ni okuyabilirsiniz.
Bu adam size daha ne yapsın be kardeşim?
Pekala,
alt seriler…
Rincewind
kitapları
Kronolojik
olarak seriye bir Rincewind kitabıyla başlıyoruz. Rincewind, Diskdünya
sihirbazlarını yetiştiren Ankh-Morpork şehrindeki büyücü okulunun
öğrencilerinden biridir. Aslında pek öğrenciliği kalmamıştır. Çünkü onca yıllık
eğitiminden sonra yalnızca tek bir büyü öğrenebilmiştir. Şey, bu duruma
öğrenmek de denilmez tam olarak ama biliyor işte.
Büyünün
Rengi kitabındaki hikâyemiz İkiçiçek adlı Disk’in ilk turistinin Ankh’a
gelmesiyle başlıyor. İkiçiçek şehri gezdirmesi için rehber olarak kendisine
Rincewind’i tutuyor ve başlıyor şamata. Tabii kendine has karakteri(!) ve ah,
kokusuyla Ankh-Morpork’u, sihirbazları, Kütüphaneci’yi -ki kendisi bir
orangutandır, sadece bunu duyabileceği yerde dile getirmeyin- de unutmamak
gerekir. Hmm bir de Sandık var ama o bambaşka bir mesele.
İkinci
kitap Fantastik Işık da yine bir Rincewind ve İkiçiçek hikâyesi anlatıyorken
diğer kitaplarda yalnızda Rincewind kendi nevi şahsına mühasır kişiliğiyle boy
gösteriyor. Tamam, tamam dürtme. Sandık da öyle…
Cadı
kitapları
Her dünyanın kendine has cadıları vardır değil mi?
Disk’in cadıları ise ah, kelimenin tam karşılığı olarak cadılar. Seride ilk kez
Eşit Haklar, Eşit Ayinler kitabıyla
ortaya çıkan Havamumu Nine’nin insanlara cadılar hakkında söyleyecek sözleri
vardır. Ya da gözlerini dikip o an evrenin bambaşka bir yerinde olmayı
isteyeceğiniz keskin bakışları…
Havamumu Nine’ye göre yeterince sabırlı, sert ve ikna
edici bakarsanız dağları ortadan ikiye ayırabilirsiniz. Bakın size Kafaloji’nin
özünü anlattım. Ama eminim Nine daha açıklayıcı olacaktır ve daha hmm… şey.
Cadı serisi diğer kitaplarda cadıların o meşhur “üç cadı”
arketipine dönüyor. Serinin diğer kitaplarından Ucube Kocakarılar ise bir Hamlet parodisi ve seride en sevdiğim
kitaplardan kesinlikle. Üç cadının birbiriyle sürekli didişmesi, Shakespeare
göndermeleri, cadıların farklı cadılıkları(!) müthiş eğlenceli.
ÖLÜM
kitapları
Diskdünya serisi içerisinde onlarca iyi düşünülmüş
karakter var fakat içlerinde en kusursuzu şüphesiz ÖLÜM. Kendisine ölüm
kavramının ete kemiğe bürünmüş hali diyebiliriz. Aslında daha doğrusu kemiğe,
kukuletalı cüppe ve tırpana bürünmüş haline… ÖLÜM’ün en belirgin özelliği –hayır
canlıların ruhlarını hasat etmesi değil- büyük harflerle konuşmasıdır. Disk evreni
ve kitaplarının, Yüce Kaplumbağa A’tuin’i saymazsak, tek ortak karakteridir. ÖLÜM’ün
sihirbazlara, kral-kraliçe ve benzeri mertebedeki kişilere ölümlerinden hemen
önce gözükmek gibi yazısız bir kuralı vardır. Bu saydıklarım haricinde ÖLÜM’ü
görebilen tek canlı kedilerdir. Elbet vardır bir hikmeti.
İlk ÖLÜM romanı olan Mort’un konusu ÖLÜM’ün kendisine bir
çırak edinmesi üzerine döner. Dikkatli bakarsanız Mahşerin diğer atlıları da
orada buradadır ama şansınızı çok da zorlamayın bence. Tırpanlı Adam da ise
ÖLÜM’ün emekliliğini görürüz. Ama ne derler bilirsiniz: “Ölüm bir yolunu bulur.”
Kısacası büyük harflerle konuşması, ürpertici mizah
anlayışı, tırpanı, cübbesi ve kedilere olan sevgisiyle ÖLÜM fantastik kurgu
edebiyatının en ilgi çekici karakterlerinden biridir. Ölüm romanlarını
kahkahalar atarak okuduğum için tereddütsüz önermekten pek bir çekincem yok.
Bekçi
kitapları
Bir grup Ankh-Morpork bekçisinin şehri güven içinde
tutmaya çalıştığını söylesem muhtemelen fantastik bir kitap için daha uygun
olurdu fakat Ankh bekçilerinin yaptığı en kabul edilebilir tabirle şehri “kendi
haline” bırakmaktır. Bu konuda oldukça da başarılıdırlar. Yalnız keşke şu
dehşetengiz ejderha da olur olmadık yerde ortaya çıkıp şehrin kendi
halindeliğini bozmasa. Bekçi romanlarının ilki olan Muhafızlar Muhafızlar’ın
konusu az çok bu şekildedir. “Az çok”dan daha az…
Muhafızlar Muhafızlar, Disk’in belki de en zayıf başlangıç
kitabı fakat yine de klişeleri ters yüz etmesi, absürt diyalogları, ejderha
fikrinin özgünlüğü, sihirbazları ve elbette Kütüphaneci’siyle sırıtmadan
okuyamayacağız bir kitap.
Kadim
Uygarlıklar kitapları
Kadim
uygarlıklar, Diskdünya alt serilerinden en kısa olanı. Piramitler ve Küçük
Tanrılar adlı iki kitap var seride. Piramitler adı üzerinde kadim Mısır
Medeniyetini konu ediniyor. Kitabımızın ana karakteri, Ankh’a okusun diye
gönderilen bir prenstir. Fakat prensimizin ilgi alanı değişip farklılaşınca katil
olmak üzere eğitim görmeyi istemiştir. İşte tam da tam teşekküllü bir katil
olarak mezun olacağı sırada memleketinden gelen babasının ölüm haberiyle hayatı
alt üst olur. Ülkesine dönüp babasını onurlandırmalı yani piramitlere
yönelmelidir. Ayrıca tahtın üzerinde bir katil nerede görülmüş?
Kitapta
piramit ustaları, yüksek matematik, kuantum fiziği, entropi, din eleştirileri
birbirine girmiş durumda. İyi anlamda. Piramit ustalarının çokça kullandığı “muhtemelen
kuantum” sözünün, kitabı okuduktan sonraki hayatımda değişmez deyişlerden biri
olduğunu da ekleyeyim. Bununla beraber kitapta bir karakter var ki ne kadar
övsem az, sevgimi ne denli dile getirsem yetersiz kalacak. Öyle ki bütün Diskdünya
içerisinde en parlak yıldızdan daha parlaktır. O ki; Disk’in en iyi
matematikçisi, kelebek etkisinin pratiğe dökücüsü, daimi huysuz, fırsatını
bulunca acımadan ısırabilen Seni Piç’tir. Evet, ayrıca bir devedir de. Başka ne
diyebilirim ki!
Serinin
diğer kitabı Küçük Tanrılar ise bana göre din, felsefe, tarih ve mitoloji
konularını işleyen en sağlam kitaplardan biridir. Okuyucuyu sıkmadan
eğlendirerek bu konu başlıkları üzerine yazmak her yazarın harcı değil diye
düşünüyorum. Disk’in okuduğum son kitabı olan Küçük Tanrılar için
söylenebilecek çok şey var ama neden söyleyeyim ki, gidin okuyun.
Tiffany
Sızı kitapları
Diskdünya
evreninde her yaştan okuyucuya hitap eden hikayeler olduğunu keşke yazının
başında belirtseydim. Tiffany Sızı romanları da genç-yetişkin yaş grubuna hitap
eden Disk kitaplarından. Beş kitaptan oluşan bu seri Disk’in son kitabı olan
Çobanın Tacını da içeriyor. Kitapları okumadığım için herhangi bir yorum yapmak
yakışık almaz ama ben kitapların kötü olma olasılıklarının olduğunu
düşünüyorum.
Sonsöz
Diskdünya
evreninin Türkçeye çevrilmiş kitapları üzerine düşündüklerimi yukarıda
hatırladığım kadarıyla anlatmaya çalıştım. Kendi okuma sürecim senede üç-dört
kitap şeklindeydi. Canımın sıkkın, moralimin bozuk ya da okuma hevesimin olmadığı
zamanlar hemen bir Disk kitabını elime alıyordum. Askere gittiğim dönemde bile
elimde bir Disk kitabı vardı. Hatta bu yazıyı yazarken, o dönemler koğuşta
Hareketli Resimler’i okurken attığım kahkahalara arkadaşların “kitap okunurken
bu kadar gülünür mü oğlum” benzeri tepkilerini hatırladım. Yalnız bu sizlere
Diskdünya’nın komedi kitapları olduğu izlenimi vermesin. Seri her yönüyle dolu
dolu kitaplardan oluşuyor. Belki haddimi aşmak olacak ama genel kültür seviyesi
ile kitaplardan alınan hazzın doğru orantılı olduğunu düşünüyorum.
Son olarak Diskdünya’nın Türkçeye kazandırılmasında emeği
geçen kitabın önceki yayınevi İthaki Yayınlarına, günümüzde ise halen senede
serinin ortalama üç-dört kitabını yayımlayan Delidolu Yayınları’na ve elbette seriye
kendi kitaplarıymış gibi sahip çıkan sayın Niran Elçi hanımefendiye teşekkür
etmek istiyorum. Hele sevdiğim kitapların büyük bir bölümünü bizlere eşsiz çevirileriyle
sunan Niran hanımı başımızın üstünde taşısak bile hakkı ödenmez. Ben kendi
adıma sizden razıyım efendim, var olun!
YAYINEVİNİN ÖNERDİĞİ OKUMA REHBERİ
YAYINEVİNİN ÖNERDİĞİ OKUMA REHBERİ
Yorumlar
Yorum Gönder